Site İçi Arama
Bizi Takip Edin!

Kurultaylarımız

1. Büyük Alevi Kurultayı

Kurultay Kitapçığı
1. Büyük Alevi Kurultayı

Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın öncülüğünde gerçekleştirilen Büyük Alevi Kurultayı’na Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Bileşenleri ve Bağlı Kurumları ,Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Bileşenleri( Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Alevi Kültür Dernekleri) ve Bağlı Kurumları başta olmak üzere, Türkiye’den ve değişik ülkelerden çok sayıda Alevi örgütü katıldı. Kurultaya çeşitli sivil toplum örgütleri,köy-yöre dernekleri,federasyonları ve siyasi parti temsilcileri de katılım sağladı. Kurultaya Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve Alevi Çalıştaylarının koordinatörü Necdet Subaşı da katıldı.

Kurultaya 300 den fazla Alevi kurumu ve 4 binden fazla kişi katıldı.

Ankara'da düzenlenen Büyük Alevi Kurultayı'ndan önümüzde 6 Mart 2011'de İzmir'de Alevi mitingi düzenlenmesi kararı çıktı. Daha önce Ankara ve İstanbul'da iki büyük mitinge imza atan Aleviler ayrıca Nisan ayında İstanbul'da "Aleviler ve Anayasa" adlı bir sempozyum düzenleyecek.

 

 

Büyük Alevi Kurultayı'nın Sonuç Bildirgesi

 

Alevi dernekleri tarafından düzenlenen Büyük Alevi Kurultayı'nın Sonuç Bildirgesi'nde Alevi vatandaşların istekleri açıklanarak hükümete "Alevilere yönelik politikaların ve uygulamaların takipçisi olacağız" mesajı verildi. Hükümetin Alevi Açılımı kapsamında düzenlediği Çalıştay'ın da sonuç raporunun bir an önce açıklanması istenildi. Ankara'da iki gün süreyle devam eden Büyük Alevi Kurultayı'nın ikinci gününde hazırlanan sonuç bildirgesinde Alevi vatandaşların beklentileri bir kez daha yinelendi. Bugüne kadar birçok kişi ve kurumun Alevilerin sorunlarını tespit etmek ve çözüm getirmek iddiasıyla yola çıktığının vurgulandığı sonuç bildirgesinde kimsenin Alevilere ve Alevi kurumlarına samimiyetle kulak vermediği vurgulandı. 'Alevilerin haklarını Alevilere teslim edenlerin kurultayı' olarak adlandırılan Kurultayda Dünya Alevi Kurultayı'nın gerçekleştirilmesi hedefi vurgulanırken, "Kurultayımız toplumsal eşitsizliğin arttığı mahalle baskısının yaygınlaştığı siyasette gerilimin ve çatışmanın yaşandığı sanatın değil politikacıların ucubeleştiği, Türkiye'nin huzursuzluğa mutsuzluğa ve kutuplaştırılmalara maruz kaldığı bir ortamda toplanmıştır. Bunun bilincinde olan aleviler, aynı zamanda Türkiye'de, siyasal İslamcı hegemonyanın, gerek kamusal alanda, gerek özel alanda, cemaatler ve AKP iktidarının işbirliği ile kurduğu sosyal ve politik baskı mekanizmalarını, farklı olanları mağdur haline getirdiğine tanık olmaktadır" denildi.

 

Bildirgede temel isteklerin barınma, sağlık ve eğitim hakkının kamusal bir hizmet olarak görülmesi ve ücretsiz, nitelikli ve herkese eşit olarak sunulması olduğu vurgulanırken, şu ifadelere yer verildi: "Ülkemizde Aleviler tarih boyunca yoğun baskı ve ayrımcılığa maruz bırakılmış ve katliamların, sürgünlerin hedefi olmuşlardır. Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas Ümraniye ve Gazi katliamlarının utancıyla yüzleşilmesi ve Alevilerin acılarının paylaşılması Türkiye'de yurttaşların farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşamalarının gereğiyken resmi ağızlardan katliamları onaylayan seslerin yükselmesi, Alevilerin acılarını gün geçtikçe daha da derinleştirmektedir. Aleviler yakın tarihte Sivas'ta yakıldıklarında dönemin başbakanı bu eylemi gerçekleştirenlerin burnunun dahi kanamadığını övünçle ilan edebilmiştir. Ne acıdır ki, katliamı gerçekleştirenlerin avukatlığına soyunan bir şahıs daha sonra bu ülkenin adalet bakanı olmuştur. Öte yandan Alevilerin sorunlarını çözme iddiasıyla çalıştay düzenleyen mevcut hükümet, adı Alevi katliamlarına karışmış bir şahsı Alevilerin sorunlarını tartışmak üzere çalıştaya davet etme cüretinde de bulunmuştur. Bu da yetmezmiş gibi ülkenin bugünkü başbakanı, 1980 yılında büyük bir Alevi katliamına sahne olmuş olan Çorum'da gerçekleştirilen bir mitingde, fetvalarıyla Alevi katliamlarını kutsamış olan şeyhülislam Ebu Suud'un adını Çorum'un gururu diye anabilmiştir. Başbakanın Alevilere yönelik açık nefret ifade eden bu söylemi, geride bıraktığımız anayasa referandumu öncesinde yaptığı konuşmalarda doruk noktasına çıkmıştır. Bu konuşmalardan birinde başbakan, Siirt'te okuduğu şiir nedeniyle aldığı hapis cezasının Yargıtay'ın Alevi hakimlerin bulunduğu bir dairesi tarafından onandığını ileri sürmüştür. Ülkenin başbakanının dahi Alevilere yönelik söylemlerinde ortaya çıkan ve Alevileri toplumun diğer kesimleri karşısında açık hedef haline getiren bu tutum, çeşitli topluluklara yönelik olarak yaratılan ve yeniden üretilen kin ve nefret duygularının, kardeşlik ve hoşgörü gibi içi doldurulamayan afakî kavramlarla ortadan kaldırılamayacağını gözler önüne sermektedir."

 

 

'Alevi Çalıştayı Sonuç Raporu açıklansın'

 

Alevilerin istekleri Bildirgede şu şekilde sıralandı: "Ötekileştirilen tüm diğer gruplarla birlikte Alevileri de hedef alan nefret suçları yasal müeyyidelere bağlanmalıdır.

 

Türkiye toplumunun utancı olarak görülmesi gereken tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşilmeli ve bu bağlamda; Madımak Oteli utanç müzesi yapılmalıdır. Zamanaşımına uğratılan Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının dosyaları yeniden açılmalı ve failleri ortaya çıkarılmalıdır. Dersim katliamıyla ilgili devlet arşivleri kamuoyunun bilgisine sunulmalı, Seyit Rıza'nın mezarının yeri açıklanmalı ve mezar Seyit Rıza'nın ailesine teslim edilmelidir. Aleviliği siyasal amaçlar çerçevesinde yeniden tanımlama ve inşa etme girişimlerine son verilmelidir. Eğitim, öğretim başta olmak üzere tüm kamu hizmeti alanlarında ve bürokraside Alevilere yönelik ayrımcılık iddiaları, hukuk devleti ilkesine inanan tüm yurttaşların adalet duygusunu tatmin edecek biçimde soruşturularak aydınlatılmalıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmelidir.

 

Alevi köylerine zorla cami yapılmasına son verilmeli, şimdiye kadar yapılmış bulunan camiler kaldırılmalı veya köy halkının talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda cemevine dönüştürülmek üzere mimari yapı ve donatılarında gerekli değişikler yapılmalıdır. Hacı Bektaş Dergâhı, dergâhın gerçek sahipleri olan Alevilere teslim edilmelidir. Keza, Karacaahmet ve Şahkulu gibi, ancak kira karşılığı kullanılabilen dergahlarda Alevilere teslim edilmelidir. Alevilerin kutsal mekânlarına yönelik yağmaya son verilmelidir. Abdal Musa türbesinin yanı başında taş ocağı yapılmasına müsaade eden yapım ruhsatı iptal edilmelidir. Munzur vadisine, Alevilerin kutsal mekânlarının yok olmasına yol açacak biçimde yapılması planlanan barajların yapımı durdurulmalıdır. Antakya ve çevresinde yaşayan Alevilerin, kutsal günü sayılan 'Gadiri Hum' resmi tatil olarak kabul edilmelidir. Toplumun önemli bir kesiminde Alevilere karşı içselleştirilmiş bir nefret ve önyargının bulunduğu kesindir. Bu nefret ve önyargılar, kuşaktan kuşağa aktarılmaya devam etmektedir. Tam da bu nedenle, sıraladığımız tüm taleplerimize temel teşkil eden ayrımcılık tek başına bir yasa ve hukuk sorunu değildir. Öte yandan söz konusu nefret ve önyargılar yalnızca Alevilere yönelik de değildir. Bu anlamda Alevilerin sorunları, farklılıklarıyla hakim inanç ve anlayışların dışında kalan ve ayrımcılığa uğrayan tüm grupların sorunudur. Hükümet zorunlu din derslerini dayatmak yerine eğitim müfredatının içeriğini ayrımcılığa karşı farkındalık yaratacak biçimde şekillendirmelidir.

 

Alevilerin talepleri açık ve nettir. Talepleri dinlemek ve karşılamak iddiasıyla Alevi açılımına girişen hükümet, Alevi Çalıştayı adı altında düzenlediği toplantıların tutanaklarını ve sonuç raporunu bir an önce kamuoyuna açıklamalıdır. Bugün burada Büyük Alevi Kurultayı'nda bir araya gelen biz Aleviler, bundan sonra gerçekleştireceğimiz kurultaylarla da AKP iktidarının ve genel olarak da iktidarların Alevilere yönelik politika ve uygulamalarının takipçisi olacağımızı beyan ederiz."


1. Büyük Alevi Kurultayı